Coşkun Esen: KDS ve Bireysel Öğrenme Platformu öğrencilere yol haritası

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından hayata geçirilen Bireysel Öğrenme Platformu, öğrencinin kendi eksiklerine göre bir eğitim modeli sunarken, Kazanım Değerlendirme Sınavı (KDS) ise öğrencilerin derslerde elde ettikleri kazanımlara göre hazırlanan bir değerlendirme sınavı olarak karşımıza çıkıyor. Kayseri İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen, MEB’in öğrenci odaklı çalışmalarına hız kesmeden devam ettiğini ifade ederek, “Bakanlığımız tarafından tüm Türkiye genelinde uygulanan bir proje. Biz burada, e-projemizi yani Bireysel Öğrenme Platformunun tanıtımı noktasında ciddi adımlar attık. Orada 10 civarında deneme sınavı. Mesela “deneme sınavı” demeyelim de ona, bir ölçüde başarı Kazanım Değerlendirme Sınavı yapıldı. O sınavları biz ilden organize etmek suretiyle her bir öğrencimizin o sistemi tanımasını sağladık” diye konuştu.

MEB’in kapsamlı çalışmaları müfredata dahil ettiğine dikkat çeken Esen, kaydadeğer çalışmaların temellerinin EBA ile atıldığını vurgulayarak; “Bakanlığımız çok ciddi çalışmalar yapıyor. Aslında meseleyi ta EBA Projesi’nden almak lazım. FATİH Projesi bu ülkede üretilmiş, bakanlığımız tarafından ortaya konulmuş en önemli projelerden birisidir ve onun en önemli ayağı da EBA’dır. EBA, biliyorsunuz “Eğitim Bilişim Ağı” açılımıyla ifade edilecek olursa, bakanlığımız tarafından özellikle pandemi döneminde tüm dünyada “Eğitimde ne yapacağız?” diye tartışıldığı bir noktada kurulmuş bir platformdur” ifadelerini kullandı. 

Esen sözlerini şu şekilde sürdürdü: 

“EBA’da ciddi içerikler var. Öğrencilerimizin ihtiyaç duyacağı tüm eğitim süreçlerine ilişkin beceriler, kazanımlar, uygulamalar, projelerin orada varlığını görüyoruz. MEBİB de bunlardan bir tanesi: Bireysel Öğrenme Platformu. Özellikle üniversiteye hazırlanan çocuklarımızı kendi kapasiteleri, kendi yönelimleri doğrultusunda yetiştirmek, onlara yön çizmek, rehberlik etmek üzere kurgulanmış bir sistem.”

“Sen şu şu şu konularda henüz eksiksin...”

“Bireyselleştirilmiş bir model; her bir öğrenciye ayrı bir seçenek sunuyor. Söz gelimi, “Kazanım 1” kazanım değerlendirme sınavını çözen çocuğumuz hedeflerini koyuyor. ‘Ben mühendislik öğrencisi olmak istiyorum’ diyor. Çocuk soruları çözdükten sonra sistemin arkasında çalışan bir yapay zekâ devreye giriyor: ‘Sen şu şu şu konularda henüz eksiksin’ diyor ve ‘Ben sana şu konuları öğrenmeni öneriyorum.’ Sadece önermiyor; videolu ders anlatımlarıyla çocuğun karşısına bunları çıkarıyor.Şu konuda sen eksiksin, işte o konunun anlatımı da budur.’ diyor. O konuları işledikten sonra çocuğu tekrar sınava alıyor: ‘Evet, sen bu alanı telafi etmişsin.’ diyor ve ‘Hedefine şu kadar yaklaştın.’ ya da ‘Sen bu hedefe biraz uzaksın, aslında hedefini değiştirmen lazım. Sayısal alanda ısrar etme, sözel alana yönel. Eşit ağırlık alanına yönel.’ gibi dinamik bir süreçten bahsediyoruz.”

Esen, dijitalleşme çağında bu tür materyallerin eğitime adapte edilmesinin önemini belirterek; “Malum, dünya bir dijitalleşme süreci yaşıyor ve bundan en büyük payı da eğitim sektörü alıyor. Bugün öğrenme dediğimiz hadise sadece dört duvar arasında gerçekleşmiyor. Bizim kuşağımızı ya da bizden önceki kuşakları düşündüğümüzde, çocuğun yegâne bilgilenme, bilgiye ulaşma yeri okuldu. Ama şimdi okuldan önce ya da okulun dışında çocuk, başka başka öğrenme platformlarıyla karşı karşıya kalıyor. Yani sınıfa gelmeden önce, ne bileyim, yapay zekâdan, bir YouTube kanalından, Microsoft’tan ya da Google’a yazarak çeşitli açık kaynaklı dijital platformlardan o bilgiyi öğrenerek gelebiliyor. O zaman bizim sınıfın rolü değişmiş oluyor” dedi.

Esen, MEB’in dijitalleşmeyi dikkate alarak yaptığı çalışmalar doğrultusunda, değişen öğretmen, öğrenci ve okul rolünün, eğitimde yadsınamaz bir hale geldiğini sözlerine ekledi.