Kayseri'den dünya sahnesine: Ferhat Akmermer'in ticaret ve teknoloji yolculuğu
Kayseri'nin kalbinde doğup büyüyen MÜSİAD Kayseri Şube Başkanı Ferhat Akmermer, ticaretle tanışmayı çocuk yaşlarda deneyimlemiş bir isim. Camikebir'de geçen çocukluğu hem okul hem de iş yerinin iç içe geçtiği bir hayatla şekillendi. Daha 14 yaşındayken babasının izinden yürüyen Akmermer, ortaokul yıllarından itibaren ticaretin inceliklerini öğrenmeye başladı. Bugün, yılların tecrübesi ve kardeşleriyle birlikte taşıdığı aile bayrağıyla, Kayseri iş dünyasında hem geçmişin değerlerini hem de modern vizyonu temsil ediyor.
Kayseri’nin köklü ticaret geleneğini temsil eden Ferhat Akmermer, çocukluğundan itibaren dürüstlük, ahilik kültürü ve Anadolu irfanıyla yoğrulmuş bir ailede büyüyerek işinin en iyisini yapmayı ilke edindi. Onun en büyük rehberi ise bıraktığı tecrübelerle bugünlerine ışık tutan rahmetli babası oldu.
-Tüccar bir ailede büyüdüğümüz için hep daha iyisini yapma idealleriyle yetiştik. Dürüstlük, Anadolu irfanı ve ahilik kültürüyle yoğrulmuş bir Kayseri tüccarı ailesinin mensubu olarak, işimizin en iyisini ve en doğrusunu yapmak misyonuyla büyüdük. Büyüklerimizden gördüğümüz esnaflık ve ahilik değerleri bizim için hep bir ideal oldu. En büyük rehberimiz ise rahmetli babamızdı; onun aktardığı tecrübeler ve bıraktığı güzel işler sayesinde bugünlere geldik.
Ferhat Akmermer’in çocukluğu, Kayseri’nin kalbi Camii Kebir’de ticaretle iç içe geçti. Ev ve babasının dükkânı arasında geçen günler, ona şehrin ekonomik ritmini hissettirirken gıdacılar merkezi Maarif Caddesi’nde ticaretin ilk adımlarını attırdı.
-Ticaretle tanışmam ilkokulla başladı. 6 yaşında Hacı Ali Karamercan İlköğretim Okulu’na başladım; okul şimdiki Camii Kebir’in arka kapısındaydı, evimiz ise Düvenönü Meydanı’ndaydı. Babamın Camii Kebir önündeki dükkânı, çocukluğumun ticaretle iç içe geçtiği yerdi. Asıl işimiz gıdaydı ve Camii Kebir çevresindeki Maarif Caddesi, adeta bir gıdacılar merkeziydi. Yaz dönemlerinde camiye gider, büyüklerimizin öncülüğünde Kur’an-ı Kerim öğrenirdik. Camii Kebir, Kayseri’nin ticaret merkezi ve ekonomisinin can damarıydı; yanındaki Kapalı Çarşı ile şehir hayatının kalbi orada atıyordu. 1984’te ilkokula başladığım yıllarda Kayseri’nin ticari ve sosyal hayatı işte bu bölge etrafında şekilleniyordu. Dedemi hiç görmedim, çünkü babam çok küçük yaşta dedemizi kaybetmiş. Biz hep babamızla iç içe büyüdük. Zaten Camii Kebir bölgesinde, Kapalı Çarşı ve kale etrafındaki en büyük kültür insana aşılanan esnaflık ruhuydu. Rahmetli babam bana bir gün, el arabasında sebze alıp sattığını anlatmıştı. “Sen de buradan geçeceksin” dercesine bize o ticaret yolunu işaret etmişti. Daha sonra Paşabahçe bayiliğimiz oldu; gıda ile birlikte farklı iş kollarında da faaliyet göstermeye başladık. Çocukluğumdan hiç unutamadığım bir anım da Kapalı Çarşı’nın girişindedir. Bugün evlerimizde hanımların “borcam” dediği ürünlerle ben ilk kez o yıllarda tanıştım ve satışını yaptım. Aslında bu deneyim çok kıymetliydi.
Babasından Akmermer’e miras: “Allah rızka kefildir”
Her insanın kahramanı babasıdır; Ferhat Akmermer için rehber, küçük yaşta kendi babasını kaybeden rahmetli babası oldu. 1988 yılında babasının “Hacca gideceğim, annenizi de götüreceğim” demesi ve dükkânı 40 gün kapatma kararı, ona rızka güvenmeyi ve ticarette cesareti öğreten unutulmaz bir ders oldu.
-Gerçekten de her insanın kahramanı babasıdır, bu çok doğal bir gerçek. Rahmetli babam da küçük yaşta kendi babasını kaybetmiş. Belki bu yüzden biz üç erkek kardeş olarak büyürken, onunla çok daha yakın bir bağ kurduk. Babamın bize öğrettiği en önemli şey, rızık konusunda endişelenmemekti. Hiç unutmam, 1988 yılında bir gün “Hacca gideceğim, annenizi de götüreceğim” dedi. O dönemin şartlarında hac yolculuğu 30-40 gün sürerdi. Biz kaygıyla sorduk: “Baba iş yeri ne olacak?” O ise “Kapatırız” dedi.
Gerçekten de Camii Kebir’deki dükkânı 40 gün kapattı. Komşu esnaflar şaşırmıştı: “Mustafa abi, dükkân kapanır mı?” diye sordular. Babam ise “Allah 40 günde bizim rızkımıza kefildir” cevabını verdi. Hacca gitmeden önce mahsulü almış, döndükten sonra harman zamanı gelince de bağlantıları yapmıştı. O yıl öyle bir bereketle karşılaştı ki, bana dönüp “Oğlum, ben 40 yıl ticaret yaptım, ama o 40 günün karşılığını bambaşka bir şekilde buldum” dedi. Ve bana şu nasihati bıraktı:
“Oğlum, Allah rızka kefildir. Bazen işin var olması da yok olması da insanın elinde değildir.”
Babamdan unutamadığım bir diğer öğüt ise şudur:
“Allah vakit geldiğinde ‘oğlum, kızım, malım, gözüm’ dedirtmesin, yanlış yerde eylemesin.”
Bu söz, hayatım boyunca nerede durmam gerektiğini hatırlatan bir rehber oldu. Bugün de yaşadığımız coğrafyada bu nasihat çok daha anlamlı hale geliyor.
“Aile için yapılan fedakârlık bana çok şey kattı”
Ferhat Akmermer’in hikâyesi, Kayseri’nin ticaret ve aile değerlerini çocuk yaşta öğrenen bir gençle başlıyor. Üniversite hayalleri, abilerinin askerlik kararları ve babasının rehberliğiyle şekillenen bu yolculuk, fedakârlığın ve ailenin izlerini taşıyan bir başarı öyküsüne dönüşüyor.
-Anne ve babamız aynı bütünlüğü yansıttıkları için başarı da buradan doğuyordu. Babamız ne derse oydu; annemize sığınarak “kaçamak” yapma şansımız hiç olmadı. Allah rahmet eylesin hem annemizi hem babamızı kaybettik; geçmişlerimize rahmet olsun. Ama anne ve baba duası olmadan gerçek başarı olmuyor. Hiç unutamadığım bir hatıram var: 1995’te Kayseri İmam Hatip Lisesi’nde üniversiteye hazırlanıyordum. Abilerimden biri üniversiteyi bitirmiş ve askere gitmeye karar vermişti; ortanca abim de babamla birlikte Argıncık Toptancılar Sitesi’ndeki işyerinde çalışıyordu. Bir gün geldi ve “Ben tecili bozdurdum, askere gidiyorum” dedi.
Babam bana döndü:
“Oğlum, abin gidiyor, ortanca da tecili bozdurmuş. Sen bu yıl biraz işlerin ucundan tut, seneye hazırlanırsın.”
O an hayatımda bir dönüm noktası oldu. O yıl üniversite sınavına giremedim, kendi ideallerimle planladığım üniversiteyi okuyamadım ama hamdolsun eğitimimi tamamladım, mesleğimi geliştirdim. O dönem kolay değildi, ama aile için yapılan fedakârlık bana çok şey kattı. Belki o gün öyle bir hikâye yaşanmasaydı, ben tamamen farklı bir eğitim hayatı içinde olacaktım. Bugün başka bir hikâyeyi konuşuyor olacaktık. Mühendislik, çok istediğim bir alandı ama sonuçta işletmeci olarak kaldım. Yine de bugün baktığımda, hiç pişman değilim. Eğer 1995 yılına dönüp üniversiteye hazırlanıyor olsaydım, mühendisliği yan dal olarak seçerdim; ana dalım ise yine işletmecilik olurdu.
“Niyet bir tohumdur, amel ise onun meyvesi”
Ferhat Akmermer, hayat yolculuğunu büyüklerinden aldığı nasihat ve öğretilerle şekillendirmiş bir iş insanı. “Kader gayrete aşıktır” sözüyle özetlediği yaklaşımıyla, niyetin ve gayretin önemini vurgularken, zorluklar karşısında pes etmeyen, pozitif bakış açısını her zaman rehber edinen bir duruş sergiliyor.
-Kendimce, büyüklerimizden aldığımız çok nasihat ve nükte var. Ama şunu söylemek isterim: İnsan gayretli olmalı. Ben buna sevdiğim bir sözle özetliyorum: “Kader gayrete aşıktır.” Yani insanın çaba göstermesi, gayret etmesi gerekiyor. Dinimiz de bu noktada bize çizgiyi bozmamayı, doğru yolu takip etmeyi emrediyor. Biz buna sırat-ı müstakim diyoruz. İnanın, bu çizgi sizi bir şekilde menzile ulaştırıyor.
Bir de niyet çok önemli. Hep derler ya, “Rüzgâr eken, fırtına biçer.” Ben bunu şöyle yorumluyorum: Niyet bir tohumdur, amel ise onun meyvesi. Niyetimiz ne kadar halis olursa, amellerimiz ve ulaştığımız sonuçlar da o kadar bereketli olur. Yanlış niyetle yapılan işler mutlaka sıkıntı ve başarısızlık getirir. Biz de hayatımız boyunca bu tecrübelerden geçerek bugünlere geldik.
O nedenle çizgiyi bozmadan, niyeti halis tutarak ve akıbeti hayır bekleyerek yürümek gerektiğini söylüyorum. İşte ben kendimi hep bu şekilde motive ediyorum. Allah’a şükürler olsun, ben pes etmeyen ve kendisiyle barışık bir insanım. Elbette herkesin düşüşe geçtiği, motivasyonunun azaldığı dönemler olur. Ancak ben her zaman pozitif düşünmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Pozitif bakış açısı her şeyde fark yaratır. Hem kendi hayatımızı hem de çevremizi etkiler. Psikolojik olarak da işleri kolaylaştırır. Ben bazen düşsem, umutsuz olsam da kendi kendini hızlı toparlayan bir yapıya sahibim. Allah’a şükür, bu da bizim en büyük kazancımız ve şükrettiğimiz bir özelliğimiz diyebilirim.
2015 yılında, gıda sektöründeki köklü tecrübelerini dijital dünyanın olanaklarıyla buluşturan Ferhat Akmermer, Kayseri’den doğan bir yazılım hikâyesinin öncüsü oldu. Bugün Amazon’un Orta Doğu operasyonlarına destek veren bu girişim, Kayseri’den uluslararası arenaya açılan bir başarı öyküsüne dönüştü.
-2014-2015’e kadar tamamen gıda sektöründeydik ve hâlâ bu alanda faaliyetlerimiz devam ediyor. Ancak 2015’te bugün bulunduğumuz yazılım şirketimizin temelleri atıldı. O dönem elektronik ticaret yeni yeni canlanıyordu; biz de gıda sektörümüzle bağlantılı bir departman kurduk. Türkiye’deki büyük e-ticaret portallarında mağazalar açtık ve kısa sürede ciddi bir karşılık gördük. Artan kargo sayılarıyla operasyonu yönetmekte zorlanınca yazılım ihtiyacı ortaya çıktı. Bir gün bu durumla ilgili serzenişte bulunurken, karşımdaki yetkili bana “Kardeşim, aklın yetiyorsa kendin yap” dedi. Herhalde bir Kayseriliye söylenebilecek en son söz buydu. Bu söz üzerine Hollanda’dan dönen ve şu anda şirketimizin CTO’su olan abime fikrimi anlattım. Ticaret, ihracat, kargo, faturalama ve depo yönetimlerini tek ekrandan yönetecek bir sistem geliştirmeye karar verdik ve Ar-Ge’sine Erciyes Üniversitesi Teknopark’ta başladık. Başarı için 2025’i hedeflemiştik; pandemiyle süreç hızlandı ve 2020’de hedeflerimize ulaştık. Bugün ise gururla söylüyorum: Amazon, Türkiye’deki operasyonları için bizi seçti ve Orta Doğu’daki bazı operasyonlarına destek sağlıyoruz. Kayseri’den doğan bu girişim, uluslararası arenada yerini almış durumda.
Başarıya giden yol emek ve gayretle örülüyor
Ferhat Akmermer, gençlerle olan yakın bağını ve Genç MÜSİAD’daki deneyimlerini anlatarak, başarıya giden yolun emek ve gayretle örüldüğünü; dijital çağda imkânları en iyi şekilde değerlendirebilmenin ise herkesin sorumluluğu olduğunu vurguluyor.
-Bugün iletişim kanalları açık ve bilgiye ulaşmak çok kolay; bu yüzden girişimci sayısı arttı, ancak girişimciliğin “kolay” algılanması bazı handikaplar da getiriyor. Bu nedenle kendi çocuklarıma ve gençlere hep şunu tavsiye ediyorum: Yaptığınız işin en iyisini yapabilmek için her zaman hazırlıklı olun. Biz de sivil toplum kuruluşlarında görev yapıyoruz; en fazla keyif aldığım alan Genç MÜSİAD. Kayseri şubemiz, Türkiye’deki MÜSİAD’lar arasında yaş ortalaması en düşük şubelerden biri. Gelecek gençlerimizdir ve onları desteklemek, yanında olmak aynı zamanda bizim samimiyetimizi sınayan bir süreçtir. Bu açıdan hem kendi çocuklarıma hem de kariyer ve başarı hedefleyen gençlere şunu vurguluyorum: Başarı tesadüf değildir; emek ve gayret ister. Dijital çağda ellerimizdeki imkânlar çok daha fazladır ve bunları en iyi şekilde kullanmak herkesin sorumluluğudur.
Ferhat Akmermer, dijital dönüşümün Türkiye’deki seyrini yakından izleyen ve katkıda bulunan bir iş insanı. Geçmişten bugüne geldiğimiz noktayı değerlendirirken, yazılım ve bilişimdeki farkındalık ile insan kaynağının önemine dikkat çekiyor.
-Dünya bugün büyük bir dijital dönüşüm yaşıyor. 20-30 yıl öncesiyle ilgili eksiklerimizi eleştirebiliriz, ama bugün geldiğimiz nokta çok kıymetli; bu dönüşümü yakaladık. İnsan kaynağımız ve eğitim altyapımız ciddi şekilde gelişti. Yazılım ve bilişim dünyasında farkındalık arttı ve Türkiye bu alanda çok güzel işler yapıyor. Kendi işimizle birlikte pek çok başarılı projeye imza attık. İnşallah, savunma sanayi başta olmak üzere günlük yaşamı kolaylaştıran uygulamalardan stratejik sistemleri güçlendiren yazılımlara kadar daha büyük projelerde yer alacağız. Doğru altyapımız ve yeterli insan kaynağımız sayesinde Türkiye’den daha güzel işler çıkacağına inanıyorum.
MÜSİAD görevi iş ve ahlak anlayışının motivasyon kaynağı
Ferhat Akmermer, iş dünyasında yol aldığı tecrübelerin ardından 2013’te MÜSİAD ile tanıştı. Sadece ekonomik kazanımların değil, “yüksek teknoloji, yüksek ahlak” çizgisinde erdemli bir hareketin parçası olmanın önemini vurgulayan Akmermer, MÜSİAD’daki görevini, iş ve ahlak anlayışını buluşturan bir motivasyon kaynağı olarak tanımlıyor…
-Benim MÜSİAD’la tanışmam 2013 yılına dayanıyor. O dönemde, şimdiki Kocasinan Belediye Başkanımız Ahmet Çolakbayrakdar’ın “Ferhat, sen MÜSİAD’da olmalısın” davetiyle MÜSİAD kimliğimiz başladı. Ahmet Başkanımızın o daveti benim için çok kıymetliydi. Daha önce sektör kurulları ve yönetim kurullarında görev yapmıştık; bu görevlerimizin ardından bize başkanlık nasip oldu.
Buradaki motivasyon çok açık: MÜSİAD bir erdemlik hareketidir. Sadece iş dünyası veya ekonomik gerçeklerle ilgilenen bir örgüt değiliz. Türkiye’deki derneklerle karşılaştırıldığında bizi farklı kılan, olaya yalnızca ekonomik açıdan bakmamamızdır. Biz iş dünyası açısından ekonomik sonuçları önemserken, bir yandan da “yüksek teknoloji, yüksek ahlak” mottosuyla yola çıkan bir çizgi üzerinde hareket ediyoruz. İşte bu ikisinin bir arada bulunması, MÜSİAD’ta yaptığımız hizmetin en büyük motivasyon kaynağıdır.
Bakmadan Geçme