Türkiye Sağlık İş Sendikası Kayseri Kadın Komisyonu Başkanı Zeliha Ünal, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 8 Mart’ın işçi kadınların mücadele günü olduğunu söyledi. Açıklamasında 2025 yılının Aile Yılı ilan edilmesi konusuna da değinen Başkan Ünal, aile içinde sorun yaratan bazı konuları da yetkililere iletti.
Türkiye Sağlık İş Sendikası Kayseri Kadın Komisyonu Başkanı Zeliha Ünal, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. 8 Mart’ın hikayesine değinen Ünal, Aile Yılı ilan edilen 2025 yılı için kadınların aile içinde yaşadığı zorluklara da dikkat çekerek yetkililere çağrıda bulundu. Cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik her türlü şiddetin son bulduğu bir dünyanın mümkün olduğunu söyleyen Ünal’ın açıklaması şöyle;
“Dünya Emekçi Kadınlar Günü; günümüzde kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasi alanlardaki eşitlik mücadelesinin simgesi haline gelmiştir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, sadece kadınların geçmişte yaşadıkları zorlukları hatırlatmakla kalmaz; aynı zamanda eşit haklar, özgürlük ve adalet için verilen mücadelenin sürdüğüne de dikkat çeker. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, işçi kadınların mücadele günüdür.
168 yıl önce New York’ta tekstil işçisi kadınlar, çalışma koşullarının düzelmesi için mücadele etti. Çoğunluğu kadın 40 bin tekstil işçisi eylemliklerle haklarını aradı. Bu emek mücadelesinde 129 kadın işçi çıkan yakında hayatını kaybetti. 8 Mart günü ise 129 kadın işçinin anısına Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan edildi. Aradan geçen 168 yıla rağmen bugün hâlâ hak arama mücadelemiz devam ediyor.
Hepimizin bildiği üzere yetkililer bu yılı “Aile Yılı” ilan etti. Bizler bu topraklardaki kadın emekçiler olarak toplumun en küçük yapı taşı olan ailemizde sorun yaratan bazı konuları buradan yetkililere iletmek istiyoruz.
AİLE YILI’NDA YETKİLİLERE ÇAĞRIMIZDIR!
Tayin ve becayiş hakkı tanınmayan kamu işçilerinin aileleri dağılıyor. Farklı şehirlerde yaşamak zorunda kalan kamu işçisi eşler, işi ile evi arasında tercih yapmak zorunda kalıyor. Aile bütünlüğünü korunması için kamu işçilerine tayin ve becayiş hakkı tanınsın!
Ekonomik krizin faturası emekçiye kesiliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü evlerde ekonomik krize neden oluyor. Anne-babalar çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Kira ve faturalara yetmeyen maaşlarla aileler geçinmek zorunda bırakılıyor. Ekonomik sebeplerden kaynaklı evlerdeki huzursuzluklar her geçen gün artıyor. Aile bütünlüğünün ve huzurunun korunması için krizin faturasını işçiler ödemesin, vergide adalet sağlansın!
Avrupa ülkelerindeki işçiler, haftada ortalama 36 saat çalışıyor ancak bu oran bazı ülkelerde çok daha yüksek. AB ortalaması 36,1 saat olurken, Türkiye ortalama 45 saat ile en uzun haftalık çalışma süresine sahip ülke olarak 2025 yılında kayıtlara geçmiş durumda. Uzun çalışma saatleri nedeniyle ailesine vakit ayıramayan işçilerin ailesiyle daha uzun vakit geçirmesi için çalışma saatleri düşürülsün!
Emzirme, sadece bebeğin karnının doyması için değil, anne ile bebek arasında bağ kurulması için de önemlidir. Çalışan annelerin emzirme sürelerindeki farklılıklar ortadan kaldırılmalıdır. İşçi statüsündeki annelerin de günlük emzirme süreleri 3 saate çıkarılmalıdır. Anne ile bebek arasında kurulacak bağın güçlenmesi için emzirme süreleri artırılsın!
Çalışan ebeveynler için zorlu koşulların başında kreşler geliyor. Kreş fiyatları ve ebeveynlerin iş yerlerine mesafesi çalışan anne ve babaları zor durumda bırakıyor. Ailelerin başlıca sorunlarından biri olan kreş sorununun çözümü için iş yerlerine ücretsiz kreş açılsın!
Yeni doğum yapan anneler, doğum sonrası 6 ay sonra gece çalışmasına başlamak zorunda kalıyor. Anne ile bebek arasındaki bağın güçlenmesi ve bebeğin daha sağlıklı büyümesi için gece postasında çalışan kadın işçiler doğumdan en az 24 ay sonra gece çalışmasına başlatılsın!
Sağlık ve sosyal hizmet iş kolumuzdaki kadın işçiler olarak haklarımızı bir adım daha ileri taşımak için iş yerlerimizde, alanlarda, müzakere masalarında mücadele ediyoruz. İş kolumuzun yarısını oluşturan biz kadınlar, hâlâ cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz bırakılıyoruz. Özel sektörde eşit işler yapılmasına rağmen oluşan maaş dengesizlikleri kamuda yerini görev dağılımında kadın işçilerin geri planda çalıştırılmasına bırakıyor. Kadınlar, hemen hemen bütün iş yerlerinde olduğu gibi bizim iş yerlerimizde de yedek iş gücü olarak görülüyor.
Dünya Ekonomik Formu, her sene Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu yayınlıyor. 2024 yılı için yayınladığı rapora göre dünyamızda küresel cinsiyet eşitliğinin sağlanması için 134 yıla ihtiyacımız var. Toplumsal cinsiyet eşitliğine en çok yakın olan ülke son 15 yıldır olduğu gibi 2024’te de İzlanda, en fazla eşitsizlik yaşanan ülke ise Sudan. Türkiye ise araştırmaya dâhil edilen 146 ülke içerisinde 127. sırada yer alıyor.
2024 yılı, Türkiye’de kadın cinayetlerinin rekor seviyeye ulaştığı bir yıl oldu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2024’te 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Platform 2010’dan bu yana veri tutuyor ve veri tutmaya başladıkları günden bugüne en yüksek kadın cinayeti sayısına tanık olduklarını beyan ediyorlar.
İş yerlerimiz, sokaklar, evlerimiz, okullarımız kısacası yaşamın her alanı biz kadınların sömürüldüğü ve yok sayılmaya çalışıldığı yerler hâline gelmiş durumda. Eşit işe eşit ücret, iş yerlerimiz ve evlerimiz başta olmak üzere cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadın işçilerin haklarının daha ileriye taşınması için hep birlikte mücadelemizi büyütüyoruz. İş kolumuzdaki kadın işçiler başta olmak üzere tüm kadınları örgütlenmeye, haklarımız için mücadele etmeye çağırıyoruz.
Biliyoruz ki cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik her türlü şiddetin son bulduğu bir dünya mümkün. Kadınların cinsiyet eşitsizliğine maruz kalmaması için 134 yıl beklemeyelim. Örgütlü, mücadele ve umut dolu 8 Martlar için birlik olalım!
Taleplerimiz karşılansın. İş yerlerimizdeki ayrımcılık son bulsun, iş barışı sağlansın!”