Yaşadığımız zamanı, geçmiş yaşantımız ile sıklıkla karşılaştırır olduk. Eskiye sürekli özlem duyuyoruz. Eski oyuncaklar, eski sokaklar, eski oyunlar, eski insanlar… Bunun yanında ise yerinde saymayan bir kavram var: Teknoloji. Öyle bir ilerliyor ki; bir günde atılan adım, yüz yılda atılan adımdan daha ileri düzeyde oluyor. Olumlu yanlarının yanı sıra olumsuz taraflarını da zaman içinde yaşıyoruz. Aslında müspet ve menfi taraflarını kullanmak bize kalıyor lakin kendimizi kontrol edemiyoruz sanki.
Teknolojinin koşar adımlarla ilerlediği bu zaman diliminde, farklı kavramlar ile de tanıştık ve tanışmaya da devam ediyoruz. Faydası olacak şekilde kullanabilirsek bize dost, zararlı tarafları ile ilgilenirsek azılı bir düşman gibi elimizde tutuyoruz teknolojiyi. Bilgiye ulaşmak çok kolay oldu. Lakin hangi bilgiye ulaşmak istediğimizi ne kadar biliyoruz. Öncelikle buna karar vermek gerekir.
Her bilgiyi, arama motorlarına yazarak veya kullanıcı yorumlarını okuyarak elde edemeyebiliriz. Bize yardımcı olur belki ama kesin bilgi konusunda yanılabiliriz. O halde, özellikle de eğitim ve sağlık hayatımızı etkileyecek konularda, bir uzman görüşüne başvurmamız elzemdir. Maalesef her konuda görüş bildirmekten çekinmeyen ekran yüzleri veya yakınlarımız ile karşılaşabiliyoruz. Birey, uzmanı olmadığı bir konuda, konuşma organını hareket ettirmekten uzak durmalı. Fakat muhtemeldir ki; “Bilmiyorum.” Demenin de bir ilim olduğunu unuttuğumuz için susamıyoruz.
Çağımızın problemlerinden biri de DEHB olarak karşımıza çıkıyor. Yani Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu. Yaşa göre belirtileri farklılık gösterebilmektedir. Demem odur ki, bir ilkokul öğrencisi ile bir iş insanının karşılaştığı belirtiler ve sorunlar, yaşın da getirdiği olgunluk ile, değişiklik arz edecektir. Nereye gideceğimizi bilmeden yola koyulduğumuz bir seyahatte, zaman içerisinde zorluklar ile karşılaşma ihtimalimiz yüksek olacaktır. Dolayısıyla tanısı konulmayan bir durum ile de zaman içerisinde zorluklar ile karşılaşma ihtimalimiz yüksek olacaktır.
O zaman çocuklarımız üzerinden devam edelim yazımıza. O halde ilk yapmamız gereken iş; üzerine titrediğimiz evladımızda bir farklılık gördüğümüzde, vakit kaybetmeden bir uzmandan randevu almak ve randevu saatinden 5-10 dakika önce de, görüşme yerinde hazır olmamızdır. Komşumuzun, arkadaşlarımızın, ninemizin, dedemizin, akrabalarımızın söylemlerine dikkat ederek kendimiz tanı koymamalıyız. Yani bir uzman tanısı almadan çıkacağımız bir yol, gitmememiz gereken yanlış bir yol olabilir. Belki de bulgular eşliğinde doğru bir tahminde bulunabiliriz lakin fazladan bir tanı daha gerekirse orada eksik kalabiliriz. Örneklendirmek gerekirse; her ne kadar birbirini etkilese de, dikkat eksikliği ile hiperaktivite veya dürtüsellik farklı kavramlardır. “Ben biliyorum.” İle devam edersek; birden fazla tanı ile yola çıkılması gereken bir mücadelede, eksik yanlarımız olacaktır. Mesela dikkat eksikliği ile dikkat dağınıklığının farklı kavramlar olduğunu bilmeyebiliriz. Dolayısıyla nörogelişimsel bir durum ile daha farklı bir tanıyı karıştırmış olabiliriz. İkisinin de genel itibariyle müdahale alanları farklıdır. Yanlış konulan bir tanının sonucunda da yanlış bir müdahale kaçınılmaz olacaktır.
Dikkat ederseniz, ayrıntılara girmemeye çalıştım. Çünkü değinmek istediğim konu; her ne kadar DEHB üzerinden mesaj vermeye çalışsak da, eğer çocuğumuzda bir farklılık seziyorsak ve bu farklılık çocuğumuzu ve bizleri olumsuz manada etkiliyorsa, konunun uzmanı olmadığı halde görüş bildiren çevremizin fikirlerine aldırış etmeden, farklılık yaşanılan konunun uzmanına başvurmak olacaktır.