Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun, ABD’nin New York eyaletinde gerçekleşen 80’inci oturumu perde arkasında birçok tarihi olaya da tanıklık etti diyebiliriz.
Türkiye’nin Covid-19 pandemisi ile başlayan ve beraberindeki Ukrayna-Rusya savaşı ile devam eden barışçıl tavrı, uluslararası siyasette yeterince ön plana çıktı.
Bunun akabinde Azerbaycan-Ermenistan arasında uzun yıllardır süregelen Karabağ işgali yine Türkiye’nin olaylara müdahalesi ile çözüme kavuştu.
Hemen Doğu sınırında terör belasını yok etmek için uğraşan ülkemiz, dış siyasette de gerekli atılımları yapmaya devam etti, bundan sonrası için de devam edecek.
Gel gelelim işgalci İsrail’in, sözde 7 Ekim 2023, özde ise yaklaşık yarım asırlık soykırım ve işgal planına. İsrail medyası, BM Genel Kurulu’nun hemen 20 gün kadar öncesinde Gazze Şeridi’ni işgal planını açıktan duyuracak kadar cesur bir tavır sergiledi.
Öyle ki bu sözde işgal planı yaklaşık 1 milyon Filistinli sivil Müslümanı bölgeden sürerek dar bir alana hapsetmeyi planlıyordu.
Tabii buna paralel olarak gelişen senaryoda Türkiye ve müttefiki ülkelerin tavrı da apaçık ortadayken, Avrupa ülkelerinin de İsrail’e tepki olarak Filistin’i resmiyette “devlet” tanıması uluslararası kamuoyunun da bu konuyu yeterince ele almaya başladığını bizlere gösterdi.
Ancak bu senaryo bizlere henüz bir çerçeve çizecek kadar keskin değil...
Nedenine gelecek olursak, Avrupa medeniyetinde her dönem bir ülkenin başı çektiğini öyle ki hepimiz biliyoruz.
Günümüzde ise Batı, temsiliyet olarak karşımıza ABD gibi küresel bir güçle çıkıyor.
Özellikle Doğu’da hızla büyük atılım gösteren bir Çin, Kuzey’de ise Rusya gibi iki rakibi varken, ABD’nin ılımlı gibi gözüken emperyal siyaseti İsrail’e engel olacak değil elbette.
Halbuyken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda "Daha adil bir dünya mümkün" sözüyle yankılanan açıklamalarını da kurul alkışlar eşliğinde dinledi.
Görünen o ki Birleşmiş Milletler’de şu an için yaprak kımıldamaya başlamış durumda.
Ama yeni bir pencere daha açmak isterim; ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu turunu ve yaşananları da hep birlikte gözlemledik, bu senaryoda ise önümüzdeki süreç pek iç açıcı gözükmüyor desem yeridir.
Ve daha İsrail’in Orta Doğu’daki saldırgan tutumuna da değinmiyorum... Velhasıl, bugün BM kürsüsünde dillendirilen “adil dünya” çağrısı, yarının barış umudunun yeşermesi için belki de elimizdeki son fırsat olabilir.