Türkiye’nin son yıllarda en çok tartışılan konularından birine değinelim. Mesele yalnızca basit bir finansal destek değil, Türkiye’nin bağımsızlığına, iradesine ve halkın doğru bilgiye erişim hakkına yönelik bir müdahale girişimi.
Evet ülke olarak en büyük problemimizden bir tanesi de ‘fonlanan medya kuruluşları’ olarak karşımızda apaçık duruyor. Yurt dışından fonlanan, çeşitli vakıf, dernek ve sözde bağımsız kuruluşlardan destek alan bu yapılar, aslında yalnız gazetecilik faaliyeti yürütmekle kalmıyor. Mesele yukarıda da belirttiğim gibi basit bir finansal destek değil.
Günümüzde Avrupa’dan, Amerika’dan gelen fonlarla yayın yapan medya organlarının temel amacının ‘özgür basın’ı desteklemek olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Onların asıl hedefi Türkiye’nin milli menfaatlerine ters düşen içeriklerle kamuoyunu yönlendirmek ve Türkiye’de hükümet politikalarını itibarsızlaştırmak ve toplumsal güveni zedelemek.
Basın özgürlüğü elbette vazgeçilmezdir. Ancak başka ülkelerin, bilhassa Avrupa Birliği (AB) ya da Batı finansmanı ile hareket eden ayrımcılık, milli iradeyi gölgelemeye başladığı vakit burada bir basın özgürlüğünden değil açık açık bir müdahaleden bahsederiz.
Bugün Anadolu’nun dört bir yanında vatandaşın derdiyle dertlenen, yerli ve milli kaynaklarla yayıncılık yapan basın kuruluşlarımız var. Bu medya organları belki dışarıdan milyonlarca dolarlık fon almıyor. Ama bir o kadar değerli olan ‘milletin güvenini’ kazanıyor.
Kısaca benim tabirimle fonlanan medya, bağımsız değil; tam tersine ‘fon verenlerin bağımlısıdır.’ Bizim tercihimiz bu toprakların sesi olan, bu ülkenin değerlerini taşıyan yerli ve milli basından yanadır. Çünkü ancak kendi kaynaklarıyla ayakta duran bir medya, bu milletin hakiki sesini dünyaya duyurabilir.
