Çağımızın en güçlü araçlarından biri olan sosyal medya, bireylere seslerini duyurma fırsatı veriyor. Ancak bu fırsat çoğu zaman, toplumsal adaletin sağlandığı bir alan olmaktan çıkıp son zamanlarda sıkça duyduğumuz ‘linç kültürünün’ hüküm sürdüğü bir mahkemeye dönüşüyor. Bir cümleniz, bir fotoğrafınız, hatta yıllar önce yazdığınız bir mesajınız bile saniyeler içinde milyonların önüne serilebiliyor, kullanıcılar yorum yapma ve ‘linçleme’ hakkını kendinde bulabiliyor. Yani mahkeme kurulmadan hüküm çoktan verilmiş oluyor.
Tabi sosyal hayatımızda bu insanlar hep vardı; Birileri hep eleştiren, birileri hep eleştirilen taraf olurdu. Fakat biz sadece ‘bizimle’ ilgili olan kısmı kadardık. Şimdi sosyal medya sayesinde bu kültür küreselleşti ve amiyane tabir ile mertlik bozuldu.
Linç kültürünün en tehlikeli yanı, ölçüsüzlüğünde gizli. Eleştiri, sorgulama ve hesap sorma demokratik toplumların olmazsa olmazıdır. Ancak sosyal medyada gördüğümüz tablo bambaşka bir hal aldı. (!)
Kullanıcıların yorumları çoğu zaman sağlıklı bir eleştiriden çok yargısız infaz şeklinde gelişiyor. Bu durum, bireylerin ifade özgürlüğünü törpülerken toplumsal kutuplaşmayı da derinleştiriyor.
Fikir, düşünce veya harekete geçmek… Her gün mutlaka bir hikâye paylaşmak, hatta her adımını sosyal medyada paylaşmak belki kişiye “bende varım” hissini verebilir fakat bazı takipçileri için aynı hissiyatı oluşturmayabilir. Bir diğer tarafta ise beğeni ile takip edenlerin verdiği desteğin bile ölçüsü kaçabilir.
Sosyal medyaya herkesin ulaşabilir olması birileri hakkında çok kolay yorum yapmasına veya eleştirmesine hatta eleştirinin ötesinde dozu daha da artırarak çirkinleşmesine neden olabiliyor.
Bu yorumlara sürekli yanıt verilmesi de ‘manipülasyona açık hesap’ görüntüsü oluşturuyor. Bazı yorumlara cevap verememek suskun kalmak ise hesap sahibinin kendini yetersiz hissetmesine ve zamanla depresyona dahi girmesine hatta toplumdan tamamen sıyrılmasına neden olabiliyor.
Özellikle kamuoyu tarafından tanınmış kişilerin sosyal medyayı daha dikkatli kullanması gerekiyor. Giyindiği kıyafetten tutun, bir gününü nasıl geçirdiğine kadar dikkat etmesi şart. Bizim toplumumuz maalesef ‘özenti grupların’ çokluğu ile meşhur hale geldi.
Sosyal medyada başkalarını linçleyen ama özel hayatında aynı davranışları sergileyen kişilerin ikiyüzlülüğünü de unutmamak gerek. (!)
Ses tonunu taklit etmek, giyimini birebir benzetmeye çalışmak, fikirlerini kendi fikri gibi yansıtmak sadece birkaç örnek. Bütün bunlara dikkat edilmediği takdirde kişinin itibarını zedeleyecek, sosyal yaşamında insanlardan ‘utanç’ duyacak seviyeye geldiğine de şahit oluyoruz.
Asıl sormamız gereken soru ise şu:
İtibar suikastı yaparak bir insanı yok etmeye çalışmak, kime ne kazandırıyor?
Sosyal medyayı aslında doğru kullandığımızda, kaliteli içerik üreten sayfaları ya da kişileri takip ettiğimizde onları örnek aldığımızda çokta faydalı bir mecra olduğunu görmekte mümkün.
Kısacası biricik ve özgün olmak istiyorsak, üretken olmayı, eleştirirken seviyeyi korumayı öğrenmeliyiz. Beğenmediklerimizi linç etmek yerine sessizce takipten çıkmak da bir tepkidir.
En önemlisi ise klavye başında saygıyı kaybetmemeyi başarabilmektir.