Serap Kayhan

Terörsüz Türkiye'ye karşı beyhude çabalar: Milliyetçilik mi, kişisel hesaplar mı?

Serap Kayhan

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a, terör örgütünün lağvedildiğini açıklaması çağrısında bulunması ile başlattığı ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi bazılarında karın ağrısı yaratmaya devam ediyor. 


Türkiye’nin geleceği için atılmış bu kadar önemli bir adım neden karın ağrısı yaratıyor bir dönüp bakalım…


Bugün birçok siyasi parti lideri süreci destekledi veya desteklemedi. Ama içinde iki siyasi parti var ki ‘milliyetçilik’ adı altında toplumsal karmaşa yaratacak boyutlarda ahkam kesmeye, ideolojik algılarını ‘sözde’ yaptığı icraatları ile sürdürmeye devam ediyor. 


Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 2015 yılında Milliyetçi Hareket Partisi’nin Gaziantep Milletvekili olarak TBMM’ye girmesi ardından hali hazırda Genel Başkanı bulunan parti içinde yarattığı ‘lider arayışı’ krizi ve oluşturduğu disiplin ihlali ile partiden ihraç edilen bir isimdi. Devletin bekasını düşünen, düzenin korunmasını destekleyen Devlet Bahçeli’ye karşı olan ve ‘lider krizi’ çıkaran Ümit Özdağ'ın yanı sıra Meral Akşener, Koray Aydın gibi isimler 2017 yılında Ülkücü-Milliyetçi tabanın bir kısmını kurdukları İYİ Parti’ye çektiler. Buraya kadar her şey hoş…


Peki bugün neden Zafer Partisi kuruldu? Madem herkes Türk milliyetçisi idi neden İYİ Parti içinde fikir ayrılıkları yaşanarak Zafer Partisi kuruldu? Yoksa her iki partide aslında Türk milliyetçiliğini savunmak değil de kendi ‘lider’ olma çabalarını mı bize gösterdi? 


Süreci gözlemleyen, analiz edebilen okuyucularımız; her iki siyasi parti liderinin de tamamen kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda MHP Genel Başkanı ünvanını elde edemeyeceğini anladığında ‘fikren’ örtüşmediklerini belirterek ayrıldığını çok iyi biliyor.


Bir diğer taraftan İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’na bakalım… 
MHP geleneğinden gelen Ülkücü hareketin içinde yetişmiş bir isimdi. 2017’de kurulan İYİ Parti’nin kurucuları arasındaydı ve O da yine düştüğü ‘fikir ayrılıkları’ ile MHP’den giden isimler arasında yer aldı.


İYİ Parti, 2024 seçimlerinde istediği sonucu elde edemedi. Akşener “Bırakacağım” dedi. Dervişoğlu, partinin kendi içinde yaşadığı yön ve kimlik arayışında doğru yolu bulacağını düşünerek aday oldu ve nihayet kazanarak Genel Başkanlık koltuğuna oturdu.


Peki bugün birbiri ile davalık olan ‘lider’ler neden Terörsüz Türkiye hedefine karşı bir araya gelme, ittifak kurma sinyallerini verdi?


Devlet Bahçeli’nin, Türkiye’nin bekası ve devlet düzeninin devamı için “evlere ateş düşmesin, analar ağlamasın” diyerek yaptığı çıkış mı onları rahatsız etti?
PKK’nın silah bırakma ve fesih sürecinden neden rahatsız olundu?


Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası adına ortaya konmuş, içi dolu tek bir açıklamaları dahi olmadı.
Siyaset sahnesinden er ya da geç silineceklerinin farkında olan bu iki liderin son çıkışları da sadece kendi varlıklarını sürdürmeye yönelik beyhude çabalardan ibaret.


Ümit Özdağ, katıldığı kongrede; “‘Herhalde Devlet Bahçeli ile Abdullah Öcalan'ın birbirlerine övgüler düzerek kol kola girmiş oldukları bir siyasi ortamda, biz de Müsavat Başkan'la birlikte kahve içeriz" ifadelerini kullandı.


Özdağ'ın ardından kürsüye çıkan Dervişoğlu ise şunları söyledi:
"Ümit Hoca, konuşmasını bitirirken yine yapacağını yaptı. Biz zaten hiç ayrılmadık. Biriz, beraberiz. Araya görüş farklılıklarından kaynaklı problemler de hiç girmedi. Yoldan, yöntemden kaynaklı birtakım sorunlar yaşadığımız söylenebilir ama bu asla bir daha bir araya gelmeyiz sonucunu doğurmaz.”


Ne garip bir tablo değil mi?
Bir dönem ‘liderlik hırsı’ uğruna aynı çatıyı paylaşamadıkları halde, bugün yan yana gelme mesajı veriyorlar.
Kendileriyle çelişen, dün söylediklerini bugün inkâr eden bu siyaset anlayışı, aslında milletin değil, kişisel hesapların peşindedir.
“Biriz, beraberiz” diyerek kamuoyuna verilen bu görüntü, milliyetçilik iddiasının siyasi menfaat uğruna araç olarak kullanıldığını bir kez daha ortaya koyuyor.


Oysa milliyetçilik; günü kurtarmak, seçime yatırım yapmak, koltuk paylaşımı için pazarlık yürütmek değil; devletin bekası için atılan her adımda milletin hayrına olanı destekleyebilme olgunluğudur.


Bugün Terörsüz Türkiye hedefi etrafında birleşmek yerine, bu süreci sulandırmaya ve üzerinden prim yapmaya çalışanların, aslında terörün değil, kendi siyasi ömürlerinin bitmesinden endişe ettikleri günbegün ortada.


Milliyetçi Hareket Partili her Türk’ün yolu şahısların değil, davanın yoldur. Derdi koltuk değil, devletin bekasıdır. Bizim için önemli olan milletin bölünmemesidir!

Bugün birileri menfaat uğruna pusulasını şaşırsa da biz o kutlu mirası Başbuğ Alparslan Türkeş’ten devralan bir hareketin mensupları olarak Devlet Bahçeli’nin rehberliğinde aynı kararlılıkla yürümeye devam ediyoruz.


Çünkü biz biliyoruz ki;
Terörsüz, güçlü ve birlik içindeki bir Türkiye için verilen her mücadele kutsaldır. Ve bu kutlu mücadelenin karşısında yer alanların her türlü girişimi beyhude bir çabadır.

Yazarın Diğer Yazıları