Serap Kayhan

Toplumsal çöküşe medya desteği!

Serap Kayhan

Televizyon ekranları, sosyal medya akışları, haber siteleri ve hedef kitle.

Her gün gözlerimizin önünden geçen onlarca görüntü, onlarca haber ve tartışmalar…

Şiddet, kavga, bencillik, toplumsal dayanışmanın bitme noktasına gelmesi veya kaos ortamları…

Genelde yavaş ve fark edilmeyen bu süreçte sıkça karşımıza çıkan değerler erozyonu neden medyanın gündeminde?

Sayemizde…

Medya, bilgi aktarımı ve toplumun bilinçlendirilmesi için bir araçtır. Biz ise yapılan bir habere, çekilen bir sahneye dönüt olarak verdiğimiz reyting oranları, tıklanma sayıları ve en çok beğeni alan paylaşım ile medyanın bilgi aktarımı rolüne ters etki yaratmasına neden olabiliyoruz. Dolayısıyla medya toplumsal çöküşü besleyen bir araç haline gelebiliyor. 

Toplumsal çöküş birçok kaynakta bir toplumun sosyal, kültürel, ekonomik ve politik yapılarının bozulması, tüm değerlerinin erozyona uğraması ve bireyler arasındaki dayanışmanın zayıflaması olarak tanımlanır. 

Reyting kaygısıyla sık sık korku, öfke veya kaos temelli görüntüler öne çıkıyor. Cinayetler, krizler, kavga görüntüleri sürekli gündemde tutuluyor. Tabi hal böyle olunca toplumun empati yetisi azalıyor, güvensiz ve bencil bir toplum ortaya çıkıyor. Bu duyguların beslenmesi yine bizim medyadan ‘neyi’ istediğimizle şekilleniyor. 

Akademide verilen ‘Medyanın gündem belirleme kuramı’ birikimi ile değerlendirdiğimizde medyanın topluma yalnızca haber vermekle kalmadığını, toplumun hangi konular üzerinde düşünmesi gerektiğini belirlediğini de söyleyebiliriz. 

Medya sadece haber vermekle kalmayıp hangi olayların konuşulacağını ya da görmezden gelineceğini şekillendirir. Yani toplumun yönünü belirleyecek bir etkiye sahiptir. 

Toplumsal bir farkındalık yaratmak için kullanılmadığında, çöküşün gizli bir aktörü haline gelebilen medyanın sorumluluk bilinci ve etik yayıncılık ahlakı, toplumun sağlıklı bilgi edinmesi için kritik öneme sahiptir. Toplum olarak biz de izlediklerimizi ve paylaştıklarımızı bilinçle seçerek medyanın gündemini olumlu yönde şekillendirmemiz gerekir.

İşte bu yüzden medya bir toplumun aynı zamanda aynasıdır. Her haber, her paylaşım, her tıklama, toplumun geleceğine bir damla etki bırakır.

Toplumsal çöküşe medya desteği sadece teknik bir olgu değildir. Bu aslında bizim izlediğimiz, paylaştığımız ve tükettiğimiz içeriklerin aslında bir yansımasıdır. Medya, sorumluluğunu hatırladığında ve toplumun iyiliğini gözettiğinde, biz de kendi değerlerimizi koruma şansına sahip oluruz. 

Yoksa ekranlarımız, yavaş yavaş toplumun aynası değil, çöküşün hızlandırıcısı haline gelir. 

Toplumsal çöküşü de durdurmanın yolu, bireysel farkındalık ve doğru medya kullanımından ve takibinden geçiyor. İzlediklerimizi, paylaştıklarımızı sorgulamalı; nefret, öfke ve kutuplaştırıcı içeriklere kapılmamak gerekiyor. Eğitimle, ahlaki ve kültürel değerlerimizi yeniden hatırlamakla, empatiyi güçlendirmekle, toplumsal dayanışmayı artırmakla küçük ama etkili adımlar atabiliriz. 

Medya, sorumluluğunu hiçbir zaman unutmaz ama ‘toplumun iyiliğini’ gözetmeyi toplum olarak hatırlatırsak, biz de kendi değerlerimizi koruma şansına sahip oluruz. 

Çöküşü durdurmak, yalnızca ekranların değil, hepimizin elinde. 

Unutmayalım ki ekranlardan akan her bir görüntü, tıkladığımız her içerik ve paylaştığımız her haber, toplumsal ruhun bir parçasını ortaya koyuyor. Sorumluluk, yalnızca medyanın değil, kısaca bizim de ellerimizde. 

İzlediklerimizi, paylaştıklarımızı ve takip ettiklerimizi ‘bilinçle’ seçtiğimizde, toplumsal çöküşü yavaşlatabilir dayanışmayı, empatiyi ve değerlerimizi yeniden pekiştirebiliriz.

Çünkü toplumsal dönüşümümüz, yalnızca izlediklerimizle değil, gördüklerimize ve verdiğimiz tepkilere sahip çıkmakla mümkün olur.

Sevgilerimle…

Yazarın Diğer Yazıları